GÖNÜL FETHİNİN, MUHTEŞEM YOLLARI

2022-02-02

İnsanın, Aile ve toplumla iyi geçinmesi, gönülleri feth etmesi huzurlu, mutlu yaşam için, olmazsa olmazlardandır. Huzur vermeyen ve huzur bulmayan bir kimsenin ölümü ardından söylenen şu mısra çok düşündürücüdür, “Ne Kendi Etti Rahat, Ne Âlem Buldu Huzur, Yıkılıp Gitti Cihandan, Dayansın Ehli Kubur”
Hayata veda eden, arkasından bu sözleri söyletmemeli ki ahirettede rahat huzur bulsun. Bunun için insanın kendi, ailesi eve toplumuyla iyi geçinmenin yolu, ilim sahibi olmak, hayata olumlu (pozitif) bakmak, daha da önemlisi kendini bilmekdir. İlim bilmekten amaç insanın kendini bilmesidir. Bakın gönül aşığı, Aşık Yunus Emre’ye tarihler arkasından, günümüze nasıl ışık tutuyor.

İlim, ilim bilmektir, ilim, kendin bilmektir.
Sen kendini belmezsen, bu nice okumaktır. . .

Kendini bilen düşünür, “Çevremdeki hiç bir varlık kendini yaratmıyor, ama sanki her şey kendiliğinden oluyormuş gibi, hiç bir şey kendi kendine bu kadar mükemmel olamaz”. Öğrendim ki Yaratıcı, ezelde yarattığı, göremediğimiz ruhu, rahme dökülen tohumlara üfleyerek yarattıklarına can veriyor ve her varlık cinsine göre şekil alıyor. Bir annenin evladına olan sevgisinden, yüz kat daha fazla severek; adalet ve merhametle yarattığı bu Alemi başı boş bırakmıyor. İnsana bu alemin yönetimini verip kendine, muhatap (halife) etmiş. Doğru istikamette olmaları için, kitaplar göndermiştir. Gönderdiği kitapta, bütün nimetleri insanın önüne serdiğini bunun karşılığında, önce kendimize, sonra ailemize, daha sonra, çevremize ve bütün varlıklara karşı sırayla, görev ve sorumluluklar yüklemiştir, bu görevi yerine getirirken, adalet, merhamet, sevgi ile davranmamızı emretmiştir. Bu emre amade olmak dünyamıza ve ahiretimize yatırım yapmaktır, olmayacak iş dünyaya gelmemiştir. İnsan sınanmadan, inandım demekle, mükafata erebilir mi?

Sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmeyen, arzu ve istekleri peşinde koşan) (baskıcı) kendini beğenen, başkalarını küçük gören kibirli (bencil) kişiliği olanlar, sorunlu kişilerdir. Bu sorunu, gidermediği müddetçe, hayat boyu bedbaht olacak, ahirettede hüsrana uğrayacaktır. Bazı kendini bilmeyenler ise, lafı alttan almaz, şiddeti tırmandırırlar, büyüklerin değişi ile “Lafa laf, beşte ziyade” söyleyerek, büyük kavgalara, sorunlara neden olurlar.
Hep benim istediğim gibi olsun diye tutturan, bazen söyleyemedikleri için kendini yiyip bitiren, sorunu konuşarak düzeltmeyen, affetmeyi bilmeyen insanın yaşamında, huzur diye bir şey kalmaz. Bu tür insanlar sevdiği en yakınları ile bile tartışırlar, tartışma şiddete dönüşebilir. Bu defa söylenen sözler yanlış anlaşılır, ağır söz ve şiddetle anlaşmazlık son haddini bulur. İnsan uzaktaki düşmandan korunabilir, ama en yakını, en sevdiği insanın, kin bağlamasıyla, iki insanın hayatı riske girer, ayrılıklara neden olur. Hele bu zıtlaşma evlatlarla olunca, iş daha sarpa çalacaktır. Peygamber bile, en doğrusu benim, benim dediğim olacak, diye tutturmamış, eşleri, kızları, arkadaşları ile istişare etmiş, istişareyi tavsiye etmiştir.
Halbu ki; öfkeli iken, derin nefes alıp vererek, sabredip kimseye bir şey söylememeli, gereğinde Lafı bir alttan almalıdır. Lafı alttan almakla kavga uzamaz ve kimse zarar görmez. Lafı alttan alan akıllı bireyler, kendini bilmeyen cahillere cevap vermeyerek, ortamdan uzaklaşırlar. Amaç: daha sonra sakin kafa ile kalp kırmadan, yargılayıp, suçlayıp, eleştirmeden, yapılan yanlışları anlatıp böyle yapılmış olsaydı bu sorunlar olmazdı diyerek, karşımızdaki insana anlayış göstererek amacımızı uygun bir şekilde anlatarak sorunu gideririz.
Yaratanın rızasını güden, dünyasını ahiretini güzelleştirmek isteyen her insan, önce kendine karşı sorumludur, kişiliğini Rabbinin rızasına göre düzeltip değiştirmesi gerektiğini bilir. Ben sevgiyi hak ediyorsam, karşımdaki insanda sevgiyi hak ediyor diye düşünerek, eşine çocuklarına sevgi ve bütün varlık alemine sevgi gösterir. Bir kalp kırmanın kabeyi 70 defa yıkmak kadar büyük günah olduğunu, enne babaya öf bile denmemesi gerektiğini, çocukların ana babaya Allahın rahmeti ve bir emaneti olduğunu bilir. Evlatlara şiddet uygulamadan, sorumluluk, inanç ve ahlak değerlerini aşılayarak büyütür.
Anne baba ile evlatların arası bozuk olursa, bu evlatların hayatla ve ahiretle de arası bozuk olacak, bu defa dünyada olduğu gibi ana babaların başları, ahirettede ağrıyacaktır. Evlatlarımızın düzelmesi, hatalarımızın telafisi için önceden yaptığımız hatalara daima gözyaşı ile tövbe ve hayır dua etmeli, sevgi dilini kullanmalı, onlarla daima eleştirmeden yargılamadan ve suçlamadan konuşmalıdır.
Tabi ki; kusursuz kul olmaz, geçmişte yaşanan hataları telafi edip, kişiliğimizi geliştirip Allah’ın takdirini kazanalım. Eşimizin evlatlarımızın yaptığı güzel işleri, küçücük olsa da sevgiyle taltif edip, yüreklendirelim ki; daha güzel işler yaparak, hayata tutunabilsinler. Çocuğumuzu daha küçükten sevgi ile eğitir, kendi haline bırakmadan, irade sorumluluk yüklediğimizde, büyüyünce daha iyi başarılı bireyler olacak, dikenli çalılara benzemeyecekdir.
Akıllı davranıp değişmek isteyen anne yada baba, Artık değişeceğini evin huzuru için gerekeni yapacağını eşinin ve evlatlarının da kendine yardımcı olması gerektiğini yazıp evin panosuna asarak, elinden gelen gayreti gösterir. İnsan oğlu değişkendir, siz değişip güzel örnek olup değişimi gerçekleştirdiğinizde evlatlarınız da, size bakıp değişecektir. Bu işin sevabı, işin zorluğundan fazladır.
Hz. Mevlananın bir değimi var , “Otlar gibi, her ruzgarda eğilirsen, dağlar kadar olsan bile, bir ota değmezsin!” Anlamı: Yaşanan zorluklara yenilme, dik dur, ama diklenme, makul ol ki başarasın!
Bazı kimseler yaşadıkları sorunu ümitsiz vaka olarak değerlendirirler, unutmayalım ki ailesinin iyiliğini, Allah’ın rızasını isteyen ana babaların gayreti ile aşılmayacak dağ yoktur. “Sevgi her kapıyı açan maymuncuktur”. Gönül tahtına sahip, nice mutlu bir aile ve mutlu bir nesil yetişmesi dileklerimle. raziyeunal@msn.com
Yazan: Raziye Ünal. (Yaşam koçu)
Güzel Hasletler Eğitim Derneği (Gülhaseğitim) Başkanı